Artiyal septal defekt (ASD)

Atriyal septal defekt (ASD), doğuştan gelen bir kalp hastalığıdır ve toplumda en sık görülen konjenital kalp defektleri arasındadır. ASD, kalp kulakçıkları arasında bulunan bir delik nedeniyle karakterizedir. Bu durumda, kan normalde olması gereken yerine geçerek kalbin diğer tarafına akar ve akciğerlere giden kan akımı artar. Yıllar içinde artan kan akımı, akciğer basıncını yükselterek akciğerlerde geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir. Yüksek akciğer basıncı, kalbin sağ tarafında zorlanmaya ve hatta kalp yetmezliğine neden olabilir.

ASD’nin tam nedeni belirsizdir, ancak genetik ve çevresel faktörlerin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Birçok durumda, ASD hiçbir belirti göstermez ve bu durum hastalığın teşhis edilmesini geciktirebilir. Ekokardiyografi gibi görüntüleme yöntemleri ile ASD tanısı konabilir.

ASD’nin tedavisi genellikle anjiyo/kateter veya cerrahi yöntemlerle gerçekleştirilir. Bu tedaviler, deliği kapatmaya veya küçültmeye yardımcı olabilir. ASD’nin belirtileri veya hastanın durumuna bağlı olarak, doktorlar uygun tedavi yöntemini belirlerler.

Kısacası, Atriyal septal defekt (ASD), kalp kulakçıkları arasında bir delik olduğu durumu ifade eder ve doğuştan gelen bir kalp rahatsızlığıdır. Bu delik genellikle normal bir kalpte bulunmaz ve zamanla kendiliğinden kapanabilir, küçülebilir veya sabit kalabilir.

Atriyal septal defekt sebepleri nelerdir?

Atriyal septal defekt (ASD) gibi doğuştan gelen kalp kusurlarının genellikle belirli ve kesin bir nedeni bulunmamaktadır. Bu tür hastalıkların oluşumu, kalbin embriyonik gelişimi sırasında erken dönemdeki anormal gelişim veya yapısal bozukluklar sonucunda ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin de doğumda kalp kusurlarının oluşumunda etkili olduğu düşünülmektedir.

Yaklaşık olarak konjenital kalp problemlerinin %10’u belirli genetik veya ailesel durumlardan kaynaklanmaktadır. Bu durumlar, aile geçmişinde benzer kalp problemleri olan bireylerde daha sık görülebilir ve kalıtımsal olabilir. Bununla birlikte, diğer durumlar için kesin bir genetik predispozisyon veya belirli genetik mutasyonlar tam olarak tanımlanmamıştır.

Çevresel faktörler de doğuştan gelen kalp kusurlarının oluşumunda rol oynayabilir. Anne karnındaki bebek gelişimi sırasında, hamilelik dönemindeki bazı faktörler veya maruz kalınan çevresel etkenler, doğuştan kalp kusurlarına yol açabilecek potansiyel riskleri artırabilir. Bunlar arasında annenin hamilelik sırasında kullanılan bazı ilaçlar, alkol veya sigara kullanımı, beslenme alışkanlıkları, enfeksiyonlar veya çevresel toksinler yer alabilir.

Ancak, herhangi bir doğuştan gelen kalp kusurunun oluşumunda tek bir belirleyici faktör bulunmamaktadır. Genellikle birden fazla etkenin bir araya gelmesiyle bu tür kalp problemleri ortaya çıkar. Araştırmalar, hem genetik hem de çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşim içinde olduğunu ve kalp kusurlarının oluşumunda bu etkenlerin birlikte rol oynadığını göstermektedir.

Atriyal septal defekt belirtileri nelerdir?

Atriyal septal defekt (ASD) bazı hastalarda belirti veya semptom göstermeyebilir ve hastaların bir kısmı hiç fark etmeyebilir. Ancak, bazı durumlarda belirtiler ortaya çıkabilir ve tanı genellikle bu belirtiler üzerine konulabilir. ASD’ye bağlı belirtiler ve muayene bulguları şunlar olabilir:

  • Çabuk yorulma, halsizlik ve genel tükenmişlik hissi
  • Egzersiz sırasında veya günlük aktiviteler esnasında artan nefes darlığı
  • Çarpıntı hissi veya düzensiz kalp atışları
  • Ayak, bacak veya karında ödem (şişme)
  • Bayılma veya bayılmaya yakın hissetme
  • Baş ağrıları ve bazen migren atakları
  • Nadir durumlarda, felç belirtileri olarak adlandırılabilecek kollarda veya bacaklarda güçsüzlük, konuşma zorluğu veya görme problemleri
  • Doktorun muayenesinde duyulan kalp üfürümü veya stetoskopla duyulan özel bir vızıltı sesi

Bu belirtiler genellikle ASD’nin belirgin olduğu veya ilerlediği durumlarda ortaya çıkabilir. Ancak, bazı vakalarda belirtiler çok hafif olabilir veya hiç gözlenmeyebilir. ASD’nin boyutu, konumu ve etkilediği kan akımı gibi faktörler belirtilerin şiddetini belirlemede etkili olabilir. Tanı genellikle rutin muayeneler veya başka sağlık sorunları için yapılan testler sırasında rastlantısal olarak konulabilir.

Tedavi gerektiren veya tedavi edilmesi önerilen ASD’ler genellikle belirtiler gösteren veya komplikasyon riski taşıyan hastalarda ortaya çıkar. Tanı konulduğunda, tedavi seçenekleri genellikle hastanın semptomlarına, yaşına ve ASD’nin boyutuna bağlı olarak değerlendirilir.

Atriyal septal defekt (asd) tanısı nasıl konur?

Atriyal septal defekt (ASD) tanısı, belirtileri olan veya üfürüm gibi bulgularla doktorun dikkatini çeken kişilerde belirlenmeye çalışılır. Tanı aşamasında kullanılan testler şunlardır:

  • Ekokardiyografi (Kalp ultrasonu): ASD tanısında en yaygın kullanılan testtir. Ses dalgaları kullanılarak kalbin detaylı görüntüsü oluşturulur. Bu görüntülerle kalp odacıklarının boyutları, kapakçıkların durumu, kan akışı ve ASD gibi deliklerin varlığı incelenir. Transözofageal ekokardiyografi (TEE) gibi yöntemler bazen daha detaylı bilgi sağlamak için kullanılabilir. Bu yöntemde, yemek borusundan özel bir cihazla kalp ultrasonu yapılır.
  • Elektrokardiyogram (EKG): Kalbin elektriksel aktivitesini kaydeden bir testtir. Kalp ritmi ve olası odaklanmış problemler veya genişlemeler gibi kalp aktivitesiyle ilgili sorunları tespit etmeye yardımcı olur.
  • Göğüs Röntgeni (Akciğer Grafisi): Göğüs röntgeni, kalbin boyutlarını ve durumunu değerlendirmek için kullanılır. Aynı zamanda akciğerlerin durumu hakkında bilgi sağlayarak, kalbin genişlemesiyle ilgili bulguları gösterebilir.

Bu testler, ASD’nin varlığını doğrulamak ve ASD’nin boyutu, konumu ve etkileri hakkında bilgi sağlamak için kullanılır. Bu tanısal testlerle birlikte, hastanın semptomları ve bulguları da göz önünde bulundurularak doktor tanıyı koymaktadır. Tanı konulduktan sonra, tedavi seçenekleri ve hastalığın yönetimi belirlenebilir.

Atriyal septal defekt tedavisi nasıl uygulanır?

Atriyal septal defekt (ASD) çoğu durumda çocukluk döneminde kendiliğinden kapanabilir. Ancak kalıcı ve büyük ASD’lerin tedavi edilmesi gerekebilir. ASD’nin tedavisi, kalpte bulunan deliğin kapatılmasını amaçlar. Tedavi seçenekleri şunlardır:

  • Anjiyo benzeri işlemlerle ASD’nin kapatılması: Bu işlem genellikle bir ameliyat değildir ve anjiyo odasında gerçekleştirilir. Hastanın kasığından küçük bir kesiden girilerek özel cihazlar kullanılarak delik kapatılır. Bu işlem genellikle hastanede kısa bir süre kalış gerektirir ve genellikle riski düşüktür. ASD’nin tekrar açılma olasılığı oldukça nadirdir.
  • Cerrahi operasyonla ASD’nin kapatılması: Anjiyo ile kapatmanın uygun olmadığı durumlarda (örneğin, çok büyük delikler, büyük damarların yakınlığı gibi durumlarda) cerrahi yöntem tercih edilebilir. Bu operasyon genellikle genel anestezi altında gerçekleştirilir ve kalp akciğer makinesi kullanılabilir. Son yıllarda gelişen cerrahi tekniklerle, küçük kesilerle gerçekleştirilebilen minimal invaziv cerrahi yöntemler de mevcuttur. Ameliyatın riski genellikle düşüktür ve deliğin yeniden açılma olasılığı nadirdir.

Tedavi seçeneği, ASD’nin büyüklüğü, konumu, hastanın yaşına ve sağlık durumuna bağlı olarak belirlenir. Tedavi seçenekleri ve prosedürleri, bir kardiyolog veya kalp cerrahı tarafından değerlendirilir ve hasta durumuna göre belirlenir.

ASD (Atriyal septal defekt) tipleri nelerdir?

Atriyal septal defektin genellikle iki temel tipi vardır:

  • Primum ASD: Bu tip ASD, atriyal septumun alt kısmında oluşur. Genellikle diğer doğuştan kalp problemleriyle birlikte görülür. Primum ASD, daha nadir görülen bir tiptir ve genellikle tedavisi daha zordur. Anjiyo ile kapatılması uygun olmayabilir ve bu nedenle ameliyat gerekebilir.
  • Sekundum ASD: Bu tip atriyal septal defekt en yaygın olandır. Kulakçıklar arasındaki (atriyal septum) duvarın ortasında meydana gelir. Sekundum tipi ASD’lerin çoğu, anjiyo benzeri işlemlerle başarılı bir şekilde kapatılabilir. Ancak, bazı durumlarda uygun olmayabilir ve cerrahi ameliyat ile tedavi edilmesi gerekebilir.

Her iki tip ASD’nin tedavisi, deliğin büyüklüğüne, konumuna, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak belirlenir. Tedavi seçenekleri genellikle bir kardiyolog veya kalp cerrahı tarafından hasta özelinde değerlendirilir.

Atriyal septal defektin risk faktörleri nelerdir?

Atriyal septal defektin kesin olarak belirlenmiş tek bir risk faktörü bulunmamaktadır. Bununla birlikte, bazı potansiyel risk faktörleri veya etkenler, ASD gelişimine katkıda bulunabilecek veya riski artırabilecek unsurlar olabilir.

Potansiyel risk faktörleri ve etkenler şunları içerebilir:

  • Genetik faktörler: Aile geçmişinde ASD veya diğer doğuştan gelen kalp problemleri olan bireylerde ASD riski artabilir. ASD’nin bazı durumlarda genetik geçiş gösterdiği düşünülmektedir.
  • Çevresel faktörler: Anne karnındaki bebek gelişimi sırasında maruz kalınan çevresel etkenler, ASD riskini artırabilir. Örneğin, hamilelik sırasında alkol, sigara veya bazı ilaçların kullanımı, gebelik sırasında geçirilen bazı enfeksiyonlar, kimyasal maddelere maruz kalma gibi faktörler ASD riskini etkileyebilir.
  • Diğer tıbbi durumlar: Bazı genetik sendromlar veya hastalıklar (örneğin, Down sendromu gibi), diğer doğumsal kalp hastalıkları veya lupus gibi bazı otoimmün hastalıklar, ASD riskini artırabilir veya eşlik edebilir.

Ancak, belirtilen risk faktörlerinin herhangi biri ASD gelişimini doğrudan tetikleyen kesin bir neden olmamakla birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşiminin rol oynayabileceği düşünülmektedir. ASD gelişimini etkileyebilecek faktörlerin tam olarak anlaşılması hâlâ araştırma konusudur.

ASD (Atriyal septal defekt) kalbi ve dolaşım sistemini nasıl etkiler?

Atriyal septal defekt (ASD), kalbin kulakçıkları arasındaki delik nedeniyle normalden farklı bir kan akımına neden olur. Bu delik, normalde kalp kulakçıkları arasında bulunmaması gereken bir yol açar ve kanın kalbin diğer tarafına geçmesine sebep olur. Delik büyüdükçe, bu kan akımında artış gözlemlenebilir.

Artan kan akımı, akciğerlere giden kan miktarını artırır. Yıllar içinde, bu artmış kan akımı akciğerlerdeki kan basıncını yükseltebilir ve akciğerlerde geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabilir. Akciğerdeki bu artan basınç, kalpte yetmezliğe neden olabilir.

ASD’nin büyüklüğüne ve etkisine bağlı olarak, bazı durumlarda delik küçük olduğu için akciğerlerdeki kan akımında sınırlı bir artış olabilir. Bu durumda, hastalar uzun yıllar boyunca belirgin bir problem yaşamadan yaşayabilirler.

ASD’nin etkileri, deliğin büyüklüğüne, kan akımındaki artışa ve uzun süreli etkilere bağlı olarak değişebilir. Bu durumda, hastalarda akciğer basıncı artışı, kalp yetmezliği gibi belirtiler veya komplikasyonlar gelişebilir. Bu nedenle, ASD vakalarının takibi ve tedavisi, deliğin boyutuna ve hastanın genel sağlık durumuna göre değerlendirilir.

Atriyal septal defekt tehlikeli midir?

Atriyal septal defekt (ASD) bazı durumlarda tehlikeli olabilir ve potansiyel olarak çeşitli komplikasyonlara yol açabilir.

Bunlar arasında şunlar yer alabilir:

  • Akciğer hasarı ve kalp yetmezliği: Tedavi edilmemiş veya uzun süre tedavi edilmemiş büyük ASD’ler, zamanla akciğerlerde hasara yol açabilir ve bu durum kalp yetmezliği belirtilerine neden olabilir.
  • Pıhtı oluşumu ve komplikasyonları: ASD varlığında bacaklardaki toplardamarlarda pıhtı oluşumu riski artabilir. Bu pıhtılar koparak akciğerler yerine beyne, iç organlara, kollara veya bacaklara gidebilir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir, örneğin felç, damar tıkanıklıkları veya iç organlarda hasar gibi.
  • Gebelikte ve akciğer hastalıklarında komplikasyonlar: Gebelik sırasında büyük bir ASD’nin varlığı, akciğer hasarı riskini artırabilir ve kalp yetmezliği belirtilerini daha erken veya daha belirgin hale getirebilir. Akciğer hastalıkları olan bireylerde de büyük ASD’ler daha erken ve daha fazla hasara yol açabilir.
  • Baş ağrısı ve migren atakları: Bazı durumlarda küçük ASD’ler, baş ağrısı ve migren ataklarına yol açabilir. Ancak bu konu hala tartışmalıdır ve kesin bir ilişki belirlenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

ASD’lerin boyutu, hastanın genel sağlık durumu, semptomları ve muayene bulgularına göre tedavi seçenekleri ve takibi belirlenir. Bu komplikasyonlar genellikle tedavi edilmemiş veya takip edilmemiş ASD vakalarında daha sık görülür. Bu nedenle, düzenli takip ve gerekirse tedavi önemlidir.

Atriyal septal defekt tedavi edilmediğinde ne gibi sonuçlar doğurur?

Tedavi edilmemiş Atriyal septal defekt (ASD), çeşitli komplikasyonlara ve uzun vadeli etkilere yol açabilir:

  • Akciğer hasarı ve basınç artışı: Tedavi edilmeyen ASD durumunda uzun yıllar boyunca akciğerlere daha fazla kan akışı olur. Bu durum akciğerlerde hasara ve akciğer basıncının artmasına neden olabilir. Zamanla, artan kan akımı akciğerlerde kalıcı hasara ve sonuç olarak kalp yetmezliğine yol açabilir.
  • Ritim bozuklukları: ASD’ye bağlı olarak, kalp ritim bozuklukları gelişebilir. Kalbin normal elektriksel iletimini etkileyebilir ve çeşitli aritmi türlerine neden olabilir.
  • Kalp büyümesi: Tedavi edilmeyen ASD, zamanla kalpte büyümeye yol açabilir. Bu, kalbin belirli bölgelerinde genişleme veya kalbin odacıklarında büyümeyi içerebilir.
  • Solunum problemleri ve enfeksiyonlar: Akciğer hasarı sonucu solunum yetmezlikleri oluşabilir ve akciğer enfeksiyonlarına yakalanma riski artabilir. Akciğerlerde hasarın artması solunum yetmezliği riskini artırabilir.

Tedavi edilmemiş ASD, belirtileri ve komplikasyonları ilerletebilir, bu nedenle düzenli takip ve gerektiğinde tedavi önemlidir. Bu komplikasyonlar genellikle zaman içinde ilerleyebilir ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, ASD teşhisi konulan bireylerin uygun tedavi ve takip planları ile yönetilmesi önemlidir.

Scroll to Top
Canlı Yardım
Yardıma mı ihtiyacınız var?
Magnet Hastanesi
Merhaba
Bu gün size nasıl yardımcı olabiliriz?